19 Temmuz 2012 Perşembe

ALAÇATI’ DAN MANZARALAR VE RÜZGAR SÖRFÜ MACERAM



 Merhabalar, sonunda tatilden döndüm. Gülcüğüm sağ olsun bloğumuzu öksüz bırakmadı ben yokken. Sizlerle yeniden buluşmak çok keyifli, inanın ki özledimJ
Neler yaptım bir bir anlatacağım.
Oldum olası içimde bir adrenalin tutkusu vardır ama bir tarafım da korkaktır. Ekstrem sporları hayranlıkla izlerim ama sağlığıma bir şey olur endişesiyle bir türlü deneyemem. Yükseklere çıkarım, korkarım ama yine de aşağı bakarım, arabayı hızlı kullanmaktan çok hoşlanırım.
Çok ekstrem sayılmaz ama heveslendiğim ama denemediğim bir şeyi bu yaz denedim: Rüzgar sörfüJ
Tatil planı yapmamıştım ve ne yapsam diye düşünüyordum. O sırada eski bir arkadaşımla konuşurken, bir hafta sonra Alaçatı’ ya sörfe gittiğini söyledi. Ben de heveslendim ve “Seneye ben de geleyim çok canım çekti.” dememe kalmadı, arkadaşım e hadi bu sene gel diyiverdi. Ben de olur diyiverdim ve Alaçatı biletimi aldımJ Hani size “bir iki saat içerisinde çok farklı bir tatil planı yaptım” demiştim ya işte olaylar böyle gelişti.
Sörf nasıldı derseniz, zor ama çok keyifliydi. Sörf tahtasının üzerinde dengede durmak, denizin üzerinde ayak hareketleriyle yön değiştirmek cidden zor. Bu arada bi de rüzgarla baş etmek lazım tabiki. İlk günler bayağı düştüm kalktım ama sonra becerdim. Düştükten sonra kendime güldüm, sinirlendim ama sonunda sörf tahtasının üzerinde durmayı ve de rüzgar sörfü yapmayı öğrendim. Seneye yine gitmeyi düşünüyorum.
Alaçatı hakkında bir laf varmış: “Alaçatı’ da sadece hava bedava” diyeJ Gerçekten doğru. Oldukça pahalı bir tatil beldesi. Ama şirin bir ege kasabası. Her yer ünlü kaynıyor. Kafanızı nereye çevirseniz bir ünlüye rastlıyorsunuz. Eda Taşpınar cidden taşş meselaJ Gidip görülebilir ama ben Bodrum’ cuyum.
Alaçatı’ da ne yerim diyorsanız alternatif çok. Ama mutlaka kumru deneyin. Kumrucu Şevki pek bi ünlü ve de lezzetli.
Size özellikle önereceğim mekan ise “Kırmızı Ardıç Kuşu”. Alaçatı’ ya giderseniz mutlaka uğrayın.

Hem restoranı hem de galerisi var. Hayat dolu, zevkle oluşturulmuş bir mekan. El işi duvar boyamaları, orijinal süslemeleri var. 


Çok şirin, sevimli bir mekan. Şu çay sunumunun zerafetine bakar mısınızJ





Buraya yemekten sonra gidin. Eğer giderseniz de;
Ayva şerbeti ile ikram edilen türk kahvesi içmeyi,



Farklı sunumu ve lezzetiyle rakiplerinden oldukça öne çıkan tramisu yemeyi unutmayın.



 Üzerine de meyve tabağı yiyin. Çok güzel serin serin bir akşam geçirin.

Alaçatı’ dan haberler böyle. Yeni tarifler Ramazanda geliyor. Sevgiler…

16 Temmuz 2012 Pazartesi

MEYVELİ TARÇINLI KAHVALTILIK

Sıcak bir yaz gecesinin ardından yine sıcak bir yaz gününe merhaba derken sizinde  peynir, zeytin ve ekmek vs.den oluşan geleneksel bir kahvaltı yapasınız yok olmasına karşın bir şeyler yiyerek yoğun bir çalışma günü için enerjiye ihtiyacınız varsa işte size güzel, pratik , hafif hatta diyet  bir kahvaltılık. Eğer çay benim kahvaltı için vazgeçilmezim diyorsanız bu güzel kahvaltının üzerine çayınızı yudumlayabilirsiniz.
MALZEMELER:
½ su bardağı soğuk yoğurt
4 yemek kaşığı kahvaltılık gevrek
*Kahvaltılık gevreğin birçok çeşidi ve markada olanı var en sade olanını seçin derim.
 ½  adet elma veya muz veya armut veya ananas
1 yemek kaşığı yaban mersini veya kuru üzüm
*Meyveleri arzunuza göre çeşitlendirebilirsiniz ama size tavsiyem tek bir meyve ile yemeniz.
1 tatlı kaşığı tarçın
Artık size uzun uzun hazırlanışını anlatmayacağım istediğiniz büyüklükte meyveleri doğrayıp diğer malzemelerle karıştırın ve gevrek yumuşamadan, yoğurt ısınmadan bekletmeden yiyin derim.

12 Temmuz 2012 Perşembe

FIRINDA IZGARA SOMON ve BU SIRADA HAYAT


Evet sizlerle görüşmeyeli gerçekten çok uzunnnn zaman oldu sevgili blogdaşım Selvi’ciğimin arada yazdığı tarifler de olmasa acaba “Mutfak Manzaraları” gitti mi diyecektiniz. Yok yok buradayız. Sizden bu kopuşumun sebebi öncelikle sevgili kuzenim Tuğçe’nin kına gecesi ve düğün merasimleri için memlekete gidişimiz ee tabi gitmişken kalalım dedik biraz. Ankara’ya dönüşümüzden çok kısa bir süre sonra Canım Babacığım aniden çıkan bir rahatsızlığı için Kayseri’de bir operasyon geçirdi ve bu süreçte hep Kayseri’de onlarla olmasam da aklım hep oradaydı. Şimdi onlar memlekete eve döndüler ve babam daha iyi Allah’a çok şükür. O iyi olsun Allah onu ve annemi başımızdan eksik etmesin sağlıklı ve sıhhatli bir şekilde ve tabi bu arada tüm emeği çeken canım anneme de artık ferah ve huzurlu günler diliyorum, sizi çok seviyorum siz iyisiniz şimdi bende iyiyim artık, kendime geldim.
Ve sizlerle uzun zaman sonraki ilk paylaşımım için heyecanla oturdum bilgisayarın başına. Bu balık yukarda anlattığım onca şeyden çok önce yapılmıştı paylaşmak şimdiye kısmetmiş. Ramazana sayılı günler kala şu kısa sürede sizlerle paylaşmak istediğim birkaç şey daha var. Ama haftaya Selvi’ciğim’in tatilden dönüşü, mübarek ramazan ayının başlaması, yenikler, yeni başlangıçlarla kelimenin tam anlamıyla “gümbür gümbür” geliyoruz. İzleyin bizi…!
Herkesin fırının ızgarası vardır. Ama bayanlar olarak bunu hiç kullanmayız değil mi, sevgili eşim bize bu balığı işte fırınının ızgarasında yaptı. Benimle beraber annen, babam ve oğluşumuz da bu balığı bayıldı, son zamanlarda yediğim en lezzetli balıktı. Balık konusunda eşimi tek geçiyorum hem balık seçimi, hem de pişirmesi konusunda. Balık çeşidinin iyice azaldığı şu avlanma yasağı sezonunda yiyebilinecek en güzel balıklardan biri Norveç somonu. Şimdi sizinle bu lezzetli balığın lezzet sırlarını paylaşacağım.
Malzemeler:
5 dilim Norveç Somonu
Tuz, karabiber, kekik
5 parça defne yaprağı
Yapılışı:
Yıkanmış ve suyu iyicene süzdürülmüş somon parçalarının her iki yanına tuz, karabiber ve kekik serpilir. Izgaraya dizilir ve 200’C fırının turbo ayarında çevrilmeden nar gibi kızarana kadar pişirilir. Yanında yaz mevsimine yakışır bol yeşillikli çoban salatasıyla servis edilir.
Not: Fırında ızgaranın altına bir tepsi yerleştirmeyi unutmayın ki somonun akan yağları fırınınızı mahvetmesin.

1 Temmuz 2012 Pazar

ANANAS PEŞMELBA





Sıcak, sıcak, sıcak… Hava çok ama çooook sıcak. Benim gibi serin havaların insanı için zor günler. Sanki damarlarımdaki kan daha sıcak akıyor. Spora giderken resmen kendimi sürüklüyorum. Kolumu bile kaldırmak gelmiyor içimden. Allah bu sıcaklarda güneşin altında çalışanlara sabır versin, yardım etsin.

Sıcaktan bunalmamda tatilimin gelmiş olması da etkili sanırım. Geçen hafta her gün sanki cumaymış gibi gittim işe. Bu hafta da farklı değilim. Cuma olsa da ben azcık kaçsam, ayağımı denize soksamJ Birkaç gün sonra tatile gidecek olmama rağmen ne götüreceğimi falan hiç düşünmedim. Önceleri bavula ne koyacağımın listesini yapardım, bir iki gün önceden ana hatlarıyla valizimi hazırlar, yolculuk günü de son rötuşları yapardım. Son zamanlarda daha spontane yaşamaya başladım. Bunda yaptığım planlara hayatın uymamasının da etkisi büyük olsa gerek. Hayat zaten bizi yoruyor, bi de üstüne kendi kendimi yorasım yokJ Hayat yormadığı halde, rahat batması yaşayıp kendi kendini yoran insanlar da var tabii. Onlara söyleyecek sözüm yok. Ufacık şeylere takılıp, hayattan keyif almıyorlarsa ya da alıyor numarası yapıyorlarsa onlara hayatta başarılarJ

Bu sene bir iki saat içerisinde çok farklı bir tatil planı yaptım. Heyecanlıyım, gelince size ayrıntıları anlatacağım. Bu dünyadan keyif almak üzere yaşayan güzel yürekli bir arkadaşımın bana verdiği gazla, yıllardır istediğim ama yapmadığım şeylerden bir tanesini bu sene gerçekleştireceğim. İsteyip de imkan bulduğum halde yapmadığım bi sürü şey var. Çok ertelerim ve hiç sevmem bu huyumu. Ama artık bu durumu değiştireceğim inşallah. Eylül- Ekim gibi de tenise başlayacağım. Bundan sonra planları ertelemek yok. Bir, iki derken listemi tamamlayacağım. Geçen bir yıl benim için maddi manevi yüklerimden kurtulmam için bir süreçti. Şimdi hafiflediğime göre; keyifli, huzurlu, mutlu anlarla donanmanın vaktidir….

Hava sıcak ya benim de ne bir şey yapasım geliyor ne de yiyesim. Yani daha doğrusu sıcak yemek yiyesim yok. Özellikle çorbayı zinhar istemem. (Muhteşem yüzyıla da atıfta bulunmuşken, Sülümanı ve Hürremi şimdiden özlediğimi belirtmek isterimJ yeni sezonu heyecanla bekliyorum.)Ama dondurma derseniz, her saniye yiyebilirimJ Ama tabi ki ölçülü yiyorum. Canımı dişime takarak verdiğim kiloları yeniden almaya hiç niyetim yok.
Bu tarif de çok hafif bir tatlı. Serinletici bir yaz güzelliği kendisi. Aslında şeftalili yapılıyor. Tatlıyı ilk olarak "aşçıların kralı ve kralların aşçısı" olarak tanınan Auguste Escoffier Avusturyalı büyük opera şarkıcısı Nellie Melba'nın onuruna yapmış. Onun isminden yola çıkarak "peşmelba" adını verdiği şeftalili dondurmayı ortaya çıkarmış. Üşenmedim sizin için araştırdım:)

Tatlının aslında şeftaliler şerbette pişirilip kullanılıyor. Şerbet benim için kaloriyi arttıran ooooh yooooo bir lezzet olduğundan ben bu tarifi usul usul hafifleştirdim. Bir de ananas kullandım, mis oldu. Benim gibi hem meyveci hem dondurmacıysanız hemen hazırlayıp hüpletinJ

2 porsiyon meyve+bir porsiyon süt ürünü=ananas peşmelba. Diyetinizi güzelleştirmek, az kalori almanızı sağlamak için ben daha ne yapayım dostlar söyler misiniz?? :)

MALZEMELER:
1 adet temizlenmiş ananas
500 gr kaymaklı dondurma
Antep fıstığı
Süslemek İçin: Çikolata sos
YAPILIŞI: Ananaslar küçük küçük doğranır. Kup kabının en altına 2-3 yemek kaşığı ananas yerleştirilir. Üzerine 1 top dondurma eklenir. Bu işlem bir kez daha tekrarlanır. Toplam dört kat olan tatlının üzerine arzuya göre Antep fıstığı ve çikolata sosu eklenerek servis edilir.
NOT: Bu tatlı ananas konservesi ile de yapılabilir. Ama konservesinde hem şeker var hem de katkı maddesi. Mis gibi tazesi varken yapay şekerle kalori almanın hiiiç lüzumu yok bence.